Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Şubat 2012 Cumartesi

"Yaşam boyu mutluluk"



      Gundoğumunun harikalığını, ayın güzelliğini izlerken, ruhum yaradana şükran duygularıyla dolup taşar... Prensibin kendisini kavramak son derece kolay. Geçmişin, köprüler altından akan sular gibi geçip gittiğini, geleceğin ise; hayal gücünün ufkundaki uzak bir güneş olduğunu düşünün. En önemli an, "şu" andır.. Sizi tam anlamıyla zorlayan bir eyleme odaklamayan, kişisel doyuma giden en emin yoldur. Fakat hatırlanması gereken anahtar nokta, mutluluk bir hedef değil, yolculuktur. Başarı uğruna, mutluluğu feda etmek, kendi mutluluğumuz için öenmli olan şeyleri yarına ertelemek, kanımca bizleri mutsuz eder. Bu gün dolu dolu yaşama günüdür. Tüm sahip olduklarımıza şükredelim. İnsan asla ince şeylerin, kalınlığında yaşamamalı... Yaşayan hiç bir şey, sadece kendisi için, kendi başına yaşamaz. Yaşam kalitemiz, yaşama yaptığımız katkılarla belirlenir. Çin atasözü der ki; "Sana gül veren elde, hep biraz güzel koku kalır." Anlamı açık, başkalarının yaşamlarını iyileştirmek için çalışırsak, bu süreç içinde dolaylı olarak kendi yaşamımızı da iyileştiririz. Yaşamımıza ilişkin yeni bir paradigma ve genelde yaşama bakış biçimi anlamına gelir. İnsanlar yarısına kadar dolu bir bardağın boş kısmını görür çoğunlukla. İyimserler ise, yarısı dolu olarak....


      Yapabileceğim en soylu davranışın, başkalarına bir şeyler vermek olduğunu anladım ve bunu hayata geçirmek, sizlere biraz da olsa mercek olbilmek için yazıyorum. Doğduğumuzda, dünya sevinene dek ağlarız, yaşamımızı öylesine geçirmeliyiz ki; öldüğümüzde biz mutlu iken, dünya ağlamalı.....


      Benim uğraşımdaki temel öğe; kimseye bir şey öğretmek peşinde olmayışımdır. Ben tersine paylaştıkca çoğalıyorum. Bu bir ironi değil, üzerimdeki gökyüzüne ve içimdeki ahlak yasasına güveniyorum. Her gizemli yol, içimize açılan yoldur...


      ışıkla & sevgiyle.....
    

Hatırlıyorum ....



     Biliyorum, 
     Elli yaşında bir insanın
     Elleri temizdir hep..
     Ve ben günde sayısız yıkarım ellerimi
     Ama yalnız ellerimi kirli görünce...
     Hatırlıyorum
     Çocuk olduğum günleri!!!!!


     Çocukluğun büyük armağanını, masumluğun armağanını düşündüğüm zaman aklıma hep bu dizeler gelir. Çünkü masumluk genellikle inandırılmak istendiği gibi yaşamın kurallara ve edebe aykırı konularında habersiz olmak değil, tam tersine başkalarına hiçbir önyargıya kapılmaksızın kendini sunabilmek demektir. Bu, gözleyen ama yargılamayan ve kendi içinde sevginin derin zenginliğini barındıran bie bakıştır.


     Bu günün çocukları, yarının büyüğüdür. Bu açıdan çocuklarımızın yarınlarını güven altına almak isteyen toplumların, bu gür kaynağı her yönden korumaları ve geliştirmeleri gerekir.


     Bir tarladan iyi bir ürün alabilmek için, nasıl zararlı bitkilerin temizlenmesi gerekirse, çocuklarımızın da yarınlara iyi hazırlanabilmesi için, tüm zararlı yayınların kötü etkilerinden korunması gerekir.


     Çocuklarımıza iyi duygular aşılayan her türlü eylem, tıpkı fırtınalı denizde yol gösteren bir deniz feneri ödevi görür.


     Çocukların bize seslenişine kulak verelim:


     Bana kızmayın, beni anlayın... Ben sizin yaşadıklarınızın bir özetiyim, ben kendi yaşadıklarımın da özetiyim.. Ben kendimin, toplumun, dünyanın bir özetiyim. Hani 600 sahifelik bir kitabın, 2 sahifelik bir özeti olur ya, ben oyum....Bana kızmayın, beni anlayın.... Ben sizin ayna"nızım....


     Savaşşsız bır dünya, sevginin yolundan geçer...


     Işıkla,sevgiyle......