Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Şubat 2012 Salı

     
     Yaşam nerede....


     Dün akşam canım ne okumak ne de tv ızlemek ıstedı. Ben de elime fotoğraf dolu koca karton kutumu aldım ve gelecekte bunları düzene sokacağımı varsayarak, içinden bir bir çektim resimleri... Yıllar bir geri, bir ileri avuçlarımın içinde resmigeçit yaptı adeta. Artık bunları elime alıp düzene sokmalıyım mı, zaman ayırmalı derlemeliyim mi??


     Elbette bunlar bahane, gerçekte yaşamıma ait görüntüleri herhangi bir mantıksal ilke doğrultusunda sisteme sokmaya hiç istekli değilim. Elimi kutuya daldırmak ve içinden ne çıkacağını bilmemek ne hoş:) Kaldı ki belleğimiz de aynen böyle işlemez mi? Ansızın hiç de kesin bir nedeni yokken anılar arasından bir parça, bir yüz, artık anımsamadığımız bir günün ayrıntıları çıkıvermez mi???


     Yaşamımızın büyük bir bölümü yatay bir süreç boyunca akıyor. Gündelik yaşam bizlere öylesine çok zorunluluk yaratıyor ki, onun somutluğuna yabancı olan her şey, bize bir lüks, bir ütopya ya da zaman yitimi gibi görünmeye başlıyor. Tasarılarımız, düşüncelerimiz var ve bunları gerçekleştiremeyeceğimizden korkuyoruz.. Bir hedefe varır varmaz, bir arzumuz yerine gelir gelmez hemen yeni bir tanesini yaratıyoruz..


     Oysa ufkumuzun sınırlı olmadığının farkına varmak hiç de zor değil. Gerçek güçlük, tanıdığımızın ötesinde bir başkasının da bulunduğunu seçebilmeye cesaret etmekte, minik bir pencere açabilmekte yatıyor...


     Yaşam hangisi, nerede? Yol boyunca güzelliğini bize sunan gül mü, varış çizgisi mi? Yoksa yolda bize gülümseyerek el sallayan ama bizim ona hiç gülümsemediğimiz çocuk mu?


     Kendinize ve sizi sevenlere iyi davranın :)
puyam